29 Ağustos 2014 Cuma

FEDAKAR ELMA AĞACI

Bu şiirsel öyküyü dün kütüphane öğretmenimizin önerisi ile aldık.
1960'lı yıllarda Shel Silverstein namlı bir erkek yazarın kaleminden; kitabın illüstrasyonu da yazara aitmiş.
Okuduk ve okuduk ve sevdik
Resimler ve hikaye çok güzel perçinleşmiş.
Birçok dile çevrilmiş, Wikipedia'dan görebildiğim kadarıyla Türkçe'ye çevrilmemiş.
Kendimce çevirdim.
Belki yenilerde bir yayınevi alıp çevirmek ister, biz 15 gün sonra geri vereceğiz, memlekette bizcesi olursa alırız, okuruz, severiz.

Öykü fedakarca sevebilen herkese ithaf edilmiş.
Ben okuyunca (neden acaba :)) anne çocuk ilişkisi gördüm, bilmiyorum ki bu kadar fedakarlık bu bağın dışındaki herhangi bir bağ için yapılabilir mi? Mecnun yapar mıydı, ya Leyla? Aslı ile Kerem; Şirin ile Ferhat?




FEDAKAR ELMA AĞACI
Zamanın bir yerinde kendi kendine yaşayan bir elma ağacı vardı.
Yalnızdı, sevmeye muhtaçtı, dalında kırmızı elmalar sevilmeye muhtaçtı.
Bir gün bir çocuk çıkageldi ağacın yanına
Oynadı yamacında
Ağaç çok mutlu oldu, sever oldu çocuğu
Her gün gel dedi çocuk, oyna burada
Ben sana hasret kalırsam naparım sonra
Her gün geldi çocuk
Oynadı ağaçla
Topladığı yapraklardan
Taç yaptı kafasına
Selam durun dedi ormanlar kralına
Ve gövdesine tırmandı ağacın
Dalları salıncak
Şu elmalar ne tatlıcak
Çocuk da çok sevdi ağacı
Çok sevindi ağaç buna, mutlu oldu

(hikayenin gerisini de kendi dilimce çevirdim ve fakat fikri mülkiyet hakları gerekçesi ile buradan çıkarttım.)

20 Ağustos 2014 Çarşamba

Çocuğun kısmetine mani olmayalım...

Doğumda Fizyoloji kitabımdan öğrendim ki;

Suların gelmesi genellikle 8cm açıklığa kavuşulduğunda gerçekleşiyor. 
Elbette bu bir ortalama, ki doğumun bazen hiç ortalaması yoktur :)
SSVD gruptan henüz açılma yokken suları gelen oldukça gebe haberi okuyor, biliyoruz; kimi gebelerin de doğum eylemi esnasında su kesesine müdahale edildiğini, açıldığını... 
Hatta bazı gebeler, belki de sağlık uzmanları bu işlemi "suyumu patlattılar", "suyu patlatmak" diye tabir ediyorlar.

PATLATMAK!!!
O nasıl telaşlandıran bir kelime!
O nasıl bir haksızlık gebeye ve bebeğe!

Yine kitaptan öğrendim ki;
Doğum boyunca sular gelmeden, kesesi içinde doğan bebeler var. 
Tuzlucuk, kesecik içi dolu bebecik :)

Birçok kültürde kesesiyle doğan bebeklerin çok kısmetli, şanslı olduğuna inanılırmış.
Öyleyse haydi yeniden gözden geçirelim doğum dağarcığımızı...
Kim sularım yerine "kısmetim geliyor" diye düşünmekten alıkoyabilir ki gebeleri ;)

Eh dağarcığı geçirirken müdahaleyi de gözden kaçırmasak mı?
-Keseyi açalım mı?
+Aman doktor civanım çocuğun kısmetine mani olmayalım :))







Liseden dostum Gülçin'in doğum gününde, yeni anneliğine...

İki hafta önce ötelerden bir canı buraya taşıyan canım dostum,
yanında olmayı ne çok isterdim...
Ama hayat böyle bir şey işte...
Tıpkı doğum gibi...
Bazen sen zamanı değil, o seni yönlendiriyor...
Bazen gurbet oluyor...
Bazen kavuşma oluyor...
Zamanı tutamıyoruz belki ama gönüllerimizdeki sevgiyi tutmaya çalışabiliriz, değil mi?
İçimdeki Gülçin sevgisini sıcacık tutuyorum...
Kavuşacağımız zaman;
Sımsıkı sarılmak için...

Sana lohusalık ve oğluş konulu bir akrostiş şiir hediyesi yolluyorum:

G  eçti haftalar, takvim oldu 6 ağustos 2014 çarşamba
Ü  lfetle beklenen Cemil Kaan hoşgeldi hayatına
L  ohusalık hem güzel hem parçalı bulutlu
Ç ok konuşan var ise kulak ver kim söylüyor umutlu
İ   ki vakte kadar beben daha ele gelecek
N  e yaman oğlan olacak, seni ne güldürecek

:))